herkes'in hayatında siyah ve beyaz zamanlar vardır.
siyahlar mutsuzluklar, hayal kırıklıkları, hüzünler ve acılardır.
beyazlar mutluluk, sevinç,güzellikler, sürprizler, hayatın renkleridir.
peki hangisi daha fazladır?

24 Mart 2015 Salı

Doğum Günüm

Bu gün benim doğum günüm, 37 oldum. Hayatımın nerede ise 40 yılı geçti ve ben hala başladığım noktadayım. Derin konulara girmeyeceğim bu günkü etkinliklerden bahsedicem ve yaptığım yaramazlıktan.

Aslında herşey dün gece sevgili ortağımın telefonu ile başladı. Hayır aslında pazartesi gecesinden başladı çünkü doğum günümde ona gene gönderilmek üzere kırmızı zarfımı çiçekçime bıraktım. 24 mart'ın ilk saniyelerinde gelen kutlama telefonu ile doğum günüme merhaba dedim. Sabah erkenden işyerime bir bir gelen çiçekler ve doğum günü mesajları ile günü geçirdim. Ortağım ve bir arkadaşım sürpriz bir doğum günü pastası yaptı bana ama tüm bu mutlu olaylardan daha mutlusu gene ona çiçek göndermem ve onun alması oldu.

Doğum günümde ona çiçek göndermeye böylece sevdiklerim ile kutladığım bu günü onunla da kutlamaya karar verdim. Bu sefer kalıcı olması adına minyatür bir mandalina ağacı aldım. Hazırlıkları bir hafta önceden yaptım. Ama en büyük korkum yurtdışı gezisinden dönmemesi idi ama allaha şükür ki dönmüş.

Bu sefer gene güzel bir mektup yazdım. Ona geçen sefer çiçekçim ile ilgili sorunlarımdan, doğum günümden bahsettim. Ve gene onu kahvaltıya davet ettim. Biliyorum büyük ihtimal gelmeyecek ama genede derdimi açık açık yazdım. Kendi hayatının ve benim hayatımın ne kadar farklı olduğunu, gelmesede kızmayacağımı azıcık kırılacağımı ama gelirse benim hayatım boyunca en güzel doğum günüm olacağını yazdım.

Bu gün doğum günüm olmasına rağmen ona gidecek olan minik ağacım sanırım herşeyin üstünde heyecanlandırdı beni.. Çiçekçim sağolsun gene sıkıntı yapıp beni üçe kadar bekletti. Saat bir de orada olması gereken çiçek araya giren işlerden ancak üç'te gidebildi. Ha gitti ha gidecek derken bir de çiçekçi aramazmı kapı duvar, kimse açmıyor zili çalıp duruyorum diye,ödüm patladı. Ama neyse ki kapıyı açmışlar ve neyse ki güvenlik çiçeklerimi ve zarflarımı hatırlamış ve minik ağacım ile zarfımı almış.

ıkçası bu gün bir telefon yada mesaj beklerdim ama kısmet değilmiş. Belki yarın olur, belki de davetime gelir ama gelmesede kızmam, o ve ben bir klişe olsada ayrı dünyaların insanlarıyız ama bir gün onunla muhakkak tanışacağım..

Ve eylemlerim devam edecek. Arkadaşım Filiz sana azmine hayranım diyor.


Doğum günüm ve mart ayının minik ağacı..

16 Mart 2015 Pazartesi

Aşkımın Pastası

Acayip yoğun bir hafta bitti. Haftaya geçen pazar ilk göz ağrım, sevgili yeğenimin doğum günü hazırlıkları ile başladım. Hala yeni pandispanya çalışmalarına devam ediyorum. Maalesef tamamen oturtamasam da baya bir yol aldım açıkçası. Tarifimden yola çıkarak iki deneme yaptım sonuçta bazı şeylerin miktarları ile oynayarak yeni bir pandispanya yaratacağım galiba bu bittikten sonra da sünger kek üzerinde çalışacağım.

Bu sefer hazırlıklara bir kaç hafta önceden başladım. Üzerindeki figürleri çalışırken katkıları biraz fazla kaçırmışım ki taş gibi oldular. Ama güzel oldular. Pastayı toparlamaya çarşamba akşamı başladım. Ama kekini pazar gününden hazırlamıştım. Çarşamba katlandırdım. Bu sefer içine hazır pastacı kreması tozundan güzel bir pastacı kreması yaptım. Hem oldukça pratik oldu hem de tadı çok güzeldi. Ama hata yaparak bu sefer içine çilek koydum. Aslında çilek koymak güzeldi. Ama çilekleri ince ince kesince çilekler eridi ve su saldı, bu yüzden pasta katlarım fazlaca ıslandı.

Perşembe sevgili gölge ortağımın kardeşinin kına gecesi vardı. Oraya gittim, eğlendik, oynadık, çaldık, söyledik. Eve geldikten sonra da pastanın dış sıvasını yaptım. Meyveli olduğundan son güne kadar buzdolabında sakladığım pastamı son gün oda sıcaklığına getirmek adına dışarda serin bir yerde tuttum.

Cuma geceside kaplamasını yaptım. Bu sefer annemin yardımı ile en çok sıkıntım olan bir konuda da yol kat ettim. Şeker hamurunu açmaya her kalktığımda hamur tezgaha yapışıyordu. Sonra sevgili annecim hamuru yoğurduğum da içindeki şekerin tazgaha yapıştığını sonrada açılan hamurun tezgaha yapışmasına sebep olduğunu söyleyince hamuru başka bir yerde yoğurdum sonra tezgaha aldım. Çok güzel bir şekilde açıldılar. Düzgün bir şekilde pastalarımı kapladım çünkü iki katlı çok güzel bir pasta yaptım. Ama ne kadar güzel olsada içerisindeki malzeme yumuşadığından kek sallanmaya ve bombe vermeye başladı. Bu da bana ders oldu. Gerçi sanırım bunda biraz çikolatadan dolayıda sıkıntı oldu. Kremanın içine çikolatayı fazla kaçırınca katılaşması zaman aldı. O katılaşana kadar da kekler yumuşayınca pasta oynadı.

Ama ben genede elimden gelenin en iyisini yaptım. Her seferinde yeni bir şeyler de öğrenmeye devam ediyorum. Bu ay çok yoğunum ay sonuna kadar bir pastam daha var gerçi onun pasta kısmından çok figür kısmı sıkıntılı bakalım nasıl halledicez.. eğer bunu başarırısam muhteşem ötesi olacak.

İşte biricik aşkım, ilk göz ağrım, can parçam, neşem, sevincim, aşkımın 1 yaş pastası..

4 Mart 2015 Çarşamba

Tarkan'nın çiçekleri bu sefer uzun uğraşlar sonucunda gitti. Sevgililer gününden bir gün önce arkadaşıma gelen çok ama çok güzel pembe güllerden sipariş verdim. Yanına ilave hediye olarak çok sevdiğim Kahve Dünyasının Yaban Mersinli çikolatalarından hazırladım. Pasta malzemelerini temin ettiğim dükkandan güzel bir kutu aldım. Sonra çikolataları poşetlerinden çıkardım kutuya boşalttım sonra da pasta atölyemin rengi olan mor kurdele ile de güzelce bağlayıp, bayatlamasınlar diye de geçici olarak poşete koyup ağzını sıkıca bağladım. Çiçekler taze olsun diye yeni sipariş verdik. Onlar salı günü geleceğinden ben pazartesi akşamı çikolata kutumu ve mektubumu çiçekçime bıraktım. Salı günü öğleden sonra çiçekleri gönderecektik ama geç gelince çarşamba sabaha kaldı. Akşam şans eseri bir baktım Tarkan Antalya ya konsere gitmiş. Dolayısı ile plan iptal oldu. Uçak ile döneceği için kaçta gelir diye uçak saatlerine baktım. Antalya-İstanbul arası bütün gün uçuş olduğundan çarşamba'dan vazgeçtik. Perşembe günü çiçekçi'deki eleman izinli olduğundan cuma günü göndermeye karar verdik. Perşembe gecesi'de İstanbul'da bir konseri olduğunu öğrenince kendi kendime dedim ki bir hafta da iki konser verdi, tatile gider bu, o yüzden cuma sabahı bir seferberlik halinde solan güller yerine yeni güller bulduk ve öğlen saatine yetiştirdik. Bu sefer öğrendim ki İstanbul'daymış ama evde değilmiş. Çiçekçide ki eleman ricam üzerine getirdiklerini görüp görmediğini sormuş evdeyse buraya gelen her şeyi görüyor demişler ki bu haber beni çok sevindirdi.

Bu gece çiçekçime ücretini ödemek için uğradım. Laf arasında konuşurken çocuklar sordular abla arayan soran oldumu dediler, sizi arayan mi oldu dedim  yok dediler, beni bulmak için sizi araması lazım dedim demezler mi bizi nasıl arayacak biz kart koymuyoruz çiçeklerin üstüne, resmen nevrim döndü gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Bir sürü fırça kaydım.

Ben adam beni arayacak diye oturup beklememek adına mektuplara telefonumu yazmıyorum ama ulaşmak isterse diye hep kendi çiçekçimle gönderiyorum ki çiçekçinin kartını görür beni oradan bulmaya çalışır diye, bildiğin Amerikan filmi senaryosu yapıyorum ama bizim çiçekçiler üzerine bir kart bile koymuyorlarmış.

Neyse gelecek sefer için işi şansa bırakmadım. Gerçi gene telefonumu yazmayacağım ama bu sefer kartı koymalarını sıkı sıkı tembihleyeceğim ayrıca da yeni sürprizlerim de olacak..

Bu ayın çiçeği;