Okulumun başlamasına sayılı günler kaldı. Tam tamına 3.5 gün...
Pazartesi oryantasyona katıldım. Orada hem okulun sahibi olan Mehmet bey, hem müdürü olan Sitare hanım, hem de diğer çalışanlar ile tanıştık. Orada yapılan söyleşiler bile o kadar güzeldi ki kendimi bir anda 20 yaşında daha hayata yeni adım atmış, önünde kocaman bir ömür olan biri gibi hissettim, oysa ki ömrünün yarısını çoktan aşmış hatta bir kaç yıl üzerine eklemiş biriyim ama kendimi inanılmaz enerjik ve inanılmaz güçlü hissediyorum.
Umarım okulda eğitimler esnasında da aynı gücü ve heyecanı taşırım.. Uygulayacakları kriterlerin hepsine uyar ve çok başarılı olurum. Derslerime çalışır, sınavlarımı başarı ile veririm.
Geçen yazımda bahsetmiştim. Ailemin maddi desteğinden çok manevi desteğine ihtiyacım var ama anlaşılan o desteği pek göremeyeceğim...
Dün akşam babama okula bu hafta başlayacağımı söyledim. Kardeşim daha önce bir kaç kursa gitmesine rağmen aldığı eğitimler ile ilgili hayal kırıklığı yaşadı ve o işleri maalesef yapamadı. Babam döndü ve bana şunu söyledi sende dedi onun gibi kursa gidip gidip sonra boşa kürek sallayacaksın dedi.
O zaman dedim fedakarlık yapacağız. Şubatta okulu bırakıp staj yapacağım karşılığında da hem tecrübe kazanmış olacağım hem de yurt dışında geçerliliği olan bir sertifika almış olacağım dedim. Ama ne cevap aldım. Sanki hayat sadece paraymış gibi, sanki dört aylık bir eğitimden sonra şu anda işimden aldığım aynı paraya bu işi yapacakmışım gibi, sanki bütün işletmeler beni kapmak için sırada bekliyormuş gibi, olmaz cevabını aldım. Bu kelimeler ile değildi belki ama ne gerek varmış işimi bırakmama, ne gerek varmış bunlarla uğraşmama...
Hayır anlamadığım şey ne biliyor musunuz... Bu yaştan sonra eziyet çekecek benim, uğraşacak benim, yorulacak benim, daha az para kazanmaya razı olan benim ama yıllardır kafama çakılan sesler gene yükselmeye başladı.
Aslında yıllar önce o okula gitmek istemiştim. Ama en büyük sorunum o okulun parasını ödeyecek gelirim olmamasıydı. Aldığım maaşın çoğunu eve verdiğim için bu mümkün değildi. Ama şimdi o konuşmaları dinleyince üzüldüm keşke borç harç kredi falan uydurup o zaman gitseymişim.
O zamanlar hep işim öncelikti, sırtımı dönüp bir yılımı böyle bir şeye ayıramazdım çalışmam gerekiyordu. Eve para getirmem gerekiyordu. Ailemi sırtlamam gerekiyordu. Önceliklerim farklıydı. Bize hep şunlar empoze edildi.
İyi bir işin var bunu bırakırsan aynı şartlarla iş bulamazsın,
Ya giriştiğin iş tutmaz ise eski işine geri dönemezsin,
Aynı maaşı alamazsın,
Ben hayatım boyunca bunlar ile yaşadım. Hep adımlarımı risksiz durumlara göre attım. Ve açık konuşmak gerekirse bu sebeple bir şeylere sahip olamadım.
Ama şimdi geri dönüp baktığımda keşke daha önce yapma cesaretim olsaymış, keşke daha önce kendimi düşünseymişim, şimdi anlıyorum ki söylenen sözlerden sonra herkes sadece kendini düşünmüş kimse ben ne isterim diye düşünmemiş ve halada düşünmüyor.
Oysa ben babamdan yada ailemin geri kalanında bana destek olmalarını, cesaretlendirmelerini beklerdim. Bana nasıl istiyorsan öyle yap demelerini beklerdim. Denemek istiyorsam yapmamı söylemelerini beklerdim. Ne olursa olsun canın sağ olsun sıkıntı olsa da aşarız demelerini beklerdim.
Ama olmadı, olmayacak galiba...
Bütün heyecanıma rağmen içimde bir yer kırıldı. Üzgünüm, kızgınım, değersizim, sahipsizim...
İşin garibi de tek destekçim, bütün bu süreçte beni yalnız bırakmayan en yakın arkadaşım canım Nagihan, o bana ailemden daha yakın şu aralar, onlardan daha fazla destekliyor beni, arkamda duruyor, hatta bugün bak yapamazsan bozulma dedi en kötü bulur buluştururuz seneye Eylül'de bir daha gidersin dedi. Ama ailem demedi...